edebiyat3
edebiyat
Jane Eyre
Muhafazakâr Kraliçe Viktorya döneminde kadın erkek eşitliğine, sosyal eşitliklere inanmış bir baş kahraman. Gururlu, dürüst ve adalet savaşçısı. Yazarı Charlotte Bronte’nin döneme olan kızgınlıklarının somut bir örneği. Prensiplerinin peşinden koşarken ipin ucunu kaçırmamak için her şeyi uzun uzadıya düşünüyor ve bu tedbirli davranışları aşkı dilediği gibi yaşayabilmesini engelleyebiliyor. Aşk mı özgürlük mü sorusu Jane Eyre ile vücut buluyor.
Anna Karenina
Tıpkı Jane Eyre gibi Anna Karenina da güçlü düşünce ve inançlarının peşinde. Anna Karenina’nın yüzyılları aşarak unutulmaz kahramanlar arasına girme nedenlerinden biri Tolstoy’un onu zeki, prensip sahibi, iyi bir edebiyatsever, çocuk kitapları yazarı ve aynı zamanda eşini aldatabilecek kadar “suçlu” bir kadın olarak portrelemesi. Yani “hatalarıyla” ve “doğrularıyla” Anna Karenina, dönemin kadına atfedilen tüm özelliklerini yıkmış, sosyal çevrelerin ne diyeceğine aldırmadan kendi prensiplerinden asla ödün vermemiştir.
Oblomov
Öyle bir baş kahraman ki, yazıldığı dile ve ardından tüm dünyaya yeni bir terim kazandırıyor: Oblomovizm (Oblomovluk). Uyuşuk, tembel, kendini atalete kaptırmış bir kişiye rahatlıkla “Oblomovluk yapma!” demek mümkün. Oblomov, aynı adı taşıyan kitabın 150 sayfası boyunca odasından dışarı çıkmaz, yattığı yerde, oturduğu yerde pek çok proje üretir, her gün, her sabah yeni bir devir başlatır ve her akşam vakti geldiğinde bu devrin sonunu getirir. Hiçbir zaman ipleri eline alamaz; başkaları tarafından sömürülmeye mahkûmdur. Oblomov, 19. yüzyılın çalışkan Avrupalısı’nın karşısında uyuşmuş ve amaçsız Rus soylusunu temsil eder.
Oblomov’a bakarak bir unutulmaz kahraman olmak için illa ki mükemmel, prensip sahibi gibi “iyi” niteliklere sahip olmak gerekmediğini anlayabiliriz. Gerçekleri insanların yüzüne vurarak, bu tip insanların ağır eleştirisini yaparak da unutulmaz bir kahraman yaratmak mümkün