Aysem
AYŞEM
Ne hünerdir senden gelen sıcaklık, iki soğuk tenin kıvılcımı... Bir barutun ateşi fişeklemesi, bir aşkın pervaneleşip külleri havalandırması... Eyüp olup dayanmak, zahir olup uyanmaktır Ayşem'de seda...
Fırtınadır Ayşem sessiz kopan, gök gürlemesidir Ayşem gözünden nurlar saçan. Bir soluktur Ayşem kalbimin yerini değiştiren. Ruhuma çiçekler açtıran, özleminde çiçeklerini solduran. Donduran, yakan, bir lahza olmayışında kan ağladığım, kan.
Adından huzur aldığım, nazından tebessüm; ahvaline büründüğüm, ağladığım, güldüğüm. Bakıp gördükçe ayniyetine büründüğüm. Ayşem yollarımda azık, evvelimde aşık, cihadımda felah ettiğim Ayşem. Ayşem sen bir dişi değildin benim bulduğum, sen benim dişimdin her gün ekmek tuttuğum. Ben seninle doydum, seninle aç kalktım. Geceleri seninle üşüdüm, yazları seninle yandım.
Fıtratımda sana yolculuk varmış, yazmışlar, ruhumun en ince noktasına seni kazmışlar... Doldurmuşlar içini, öyle bir doldurmuşlar, aşkımı şu küçücük yüreğe nasılda kondurmuşlar. Bir hudut bekçisiyim, arşı mı bekliyeyim, arzı mı? Neyi beklersem bekleyeyim seni bekliyorum Ayşem... Aşkımı ifşa ediyor, bulutlar, dağlar, yaylalar... Artık bir mevzi gerisinde saklanamıyorum Ayşem... Kocamansın görünüyorum, inzivaya çekilmiyor ne bedenim, ne yüreğim...
Ayşem kelamlarda lafızım yok, senden güzelini bulupda dillendireyim... Lisanımda sözcükler tükenik ben sadece sana meyledeyim... Senin aşkına mukabil, benim ruhum var... Ayşem sök al şu kalbimi, bu bedene yeterince dar...