basarili hekim - kisisel gelisim oykuleri

BAŞARILI HEKİMLİĞİN SIRRI !
 
 
’Tanrım beni dürüstlükten ayırma, faydalı olabileceğim hastayı bana nasip et. Faydalı olamayacaksam en azından ameliyatta bana ve hastama sıkıntı gösterme...’
Dünyanın en iyi omurga cerrahlarından biri olarak parmakla gösterilen Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu, her gün ameliyathaneye girmeden önce yaklaşık 10 dakika böyle dua ediyor...
Cerrahlığın Tanrı vergisi olduğuna, ancak başarılı hekimliğin mutlu ve huzurlu bir yuvayla yakalanabileceğine inanan Prof. Dr. Hamzaoğlu, omurga ameliyatları dendiğinde sadece Türkiye’de değil, dünyada referans olarak kabul ediliyor. Birçok kişinin ameliyat olmak için kapısında kuyruk olduğu, ameliyat olmak için ancak 2-3 ay sonrasına gün bulabildiği Prof. Dr. Hamzaoğlu, gece-gündüz demeden haftanın 6,5 günü ya hasta bakıyor ya da ameliyat ediyor... Eğer yurtdışında bir kongrede değilse, günde 18 saati hastane geçiyor... Sadece o mu, yüzlerindeki gülümseme asla eksik olmayan 13’ü cerrah toplam 40 kişilik ekibi de onunla birlikte şifa telaşında...
Medyatik olmaktan hoşlanan biri değil Prof. Dr. Hamzaoğlu. Hastaları arasında Türkiye’nin çok ünlü simaları var ama onlarla ilgili demeç verdiğini göremezsiniz. Hastalarının kimliklerinden var olmuyor, sadece onlar iyileştiğinde huzur duyduğunu hissediyor. Bu yüzden var olan bütün zamanını hastalarına ayırmak isteyen bir doktordan röportaj randevusu alabilmek de çok zor. Ancak parmaklarını sanki sihirliymiş gibi kullanabilen bir cerrahın başarısının sırrını öğrenme isteğimize gem vurmamız da mümkün değil... Prof. Hamzaoğlu, görüşme isteğimizi geri çevirmiyor. Group Florence Nightingale Hastaneleri’nin İletişim Direktörü Leyla Tuzlalı’nın da yardımıyla, yoğun ameliyat programını düzenleyerek bizi ameliyathanede konuk ediyor.
İDEALİZM PARADAN DAHA ÖNEMLİ
Sekreterinin odasında, yoğun bakım kapısında, ellerini yıkarken, koridorda yürürken aklımızdaki her şeyi sorma şansını elde ediyoruz. 1 saat vakit ayırmışken 2 saate yayılan çok keyifli bir sohbete dönüşen röportaj sırasında anladık ki başarı tesadüfle, şansla elde edilmiyor... Paranın, şöhretin çok önemli olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Hamzaoğlu da ’İnsan severek yapmazsa, idealist olmazsa cerrahlık kolay yapılabilecek bir şey değil. Başarılı olma şansı da yok. Çünkü çok çalışmamız gerekiyor’ diyor... Bunu yazmamdan hoşlanmayacak ama onun bu idealistliğini bilenler, başarısını alkışlayanlar, elinin çaresizlere ne kadar çok uzandığını da iyi biliyor. Bu yüzden bazı işadamları da sessizce bu onurlu çabaya destek oluyor.
Ameliyathanesinin kapılarını AKŞAM Pazar’a açan Prof. Dr. Hamzaoğlu ile zirveye ulaşan yolculuğunu konuştuk...
n İnternet sitelerindeki forumlarda, Ekşisözlük’te hastalarınız sizi, hem cerrahi hem de kurduğunuz ilişkiler açısından dünyanın ilk üçü arasında değerlendiriyor. İyi hekimliğin anahtarı nedir?
Aile hayatı iyi olmayan bir hekimin başarı olacağına inanmıyorum. Evdeki huzurunun ve aile hayatının çok iyi olması, onu destekleyen aile bireylerinin olması gerekir. Bu yüzden karım ve çocuklarım benim en büyük şansımdır. Ardından da çok çalışmak geliyor.
n Alanında başarılı olmak isteyen genç meslektaşlarınıza nasıl bir tavsiyede bulunursunuz?
Hekimin uzmanlık eğitimi alacağı kliniğin çok iyi olması gerekir. İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği gibi dünyanın en fazla klinik tecrübesinin ve çok iyi hocalarının olduğu bir klinikte uzman oldum. Uzmanlık sonrası eğitimimi de ABD’de omurga cerrahisinde dünyanın en iyi ekibinin yanında yaptım. Genç hekimlerimizin uzmanlık sonrası eğitim için çok iyi bir merkezde 6 ay ila 1 yıl kalmaları ve çok fazla çalışmaları gerekiyor. Çünkü bu merkezler 20 hatta 40 yıllık tecrübelerini size aktarıyorlar. Mesleğe hazır olarak başlayarak, kendi ekolünüzü yaratabilirsiniz.
n Hala takip ettiğiniz kongre ve eğitimler var mı?
Yılda 6 ila 8 haftam yurtiçi ve yurtdışı toplantılarda geçiyor. Son 5 yıldır bizim konuşmamız için toplantılar organize edilmeye başlandı. Martta İtalya’da ardından Teksas’ta Skolyoz ve Omurga Cerrahisi toplantısı, Viyana’da Omurga Cerrahisi toplantısı, Hindistan’da yine bir organizasyon, Varşova’da Avrupa Omurga Cerrahisi toplantısı şimdiden bu yıl konuşmacı olarak davet edildiğim toplantılar...
AİLEMİ ARAYA KOYUP RANDEVU İSTİYORLAR
n Demek bu yüzden sizden randevu almak bu kadar zor oluyor? 2-3 ay sonrasına gün verebiliyormuşsunuz. Özellikle de skolyoz hastaları yakınıyor...
8 sekreterim var, üçü sadece randevularımla ilgileniyor. Ne benim ne de sekreterlerimin hiçbir suçu yok. Her gün ortalama 50 hasta müracaat ediyor. Hepsine bakma şansım yok. Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe ameliyat günleri. Ameliyatların ardından muayeneye vakit ayırıyorum. Cuma ve Cumartesi de hasta bakıyorum. Tabii bir toplantı için dışarıda değilsem.
n Hasta tercihini nasıl belirliyorsunuz?
Hastanın durumu acilse ve ben ameliyattaysam bile önce ekibimden birisi hemen ilgilenip bakıyor, ben ameliyattan çıktığımda ilgileniyorum. Öncelik acil, çocuk ve skolyoz hastaların; ikincisi doktor aileleri ve yakınlarının; üçüncüsü ameliyat ettiğim hasta çevremin ve yakın dostlarımın; dördüncü ise aciliyet durumları normal hastaların.
n Araya kimleri koyuyorlar? Ailenizden rica edenler oluyor mu?
Eskiden annemi devreye sokuyorlardı. Şimdi daha çok kardeşlerimden rica ediyorlar. Ailemin bütün fertleri, en yakın arkadaşlarım devreye giriyor. Sinop Ayancıklı’yım... O bölgeden gelen insanlara bir şeyler yapmak istiyorum. Ama bu her zaman olabilecek bir şey değil.
n Böyle bir yere gelebilmek için kaç yıllık bir çalışma gerekiyor? Nasıl bir emek harcadınız?
Ben çok varlıklı bir aileden geliyorum. Tıp okumam da büyük bir tesadüfle oldu. Ama gece- gündüz çalıştım. Romanlara sığmayacak zorluklarla karşılaştım. Çok büyük mücadeleler verdik ve çalıştık. Hala da çok çalışıyoruz. Şimdi de eğitmenlik yapıyoruz.
YURTDIŞINDAN EĞİTİME GELİYORLAR
n Siz bundan yıllar önce ABD’ye gidip eğitim görmüştünüz, şimdi de sizin yanınızda eğitim görüyorlar. Bu nasıl bir duygu?
İnsan yetiştirmek çok önemli. Hem Türkiye’de hem de yurtdışında omurga cerrahisinde referans merkezi olduk. Çok müracaat var. Şu anda Bahreyn’den bir cerrah yanımızda. Endonezya, Hindistan ve İtalya’dan da gelecek cerrahlar var. Türkiye’den ise gelen talepleri asla geri çevirmiyoruz. Kendi ülkemizin insanı ne kadar iyi eğitim alırsa, kendi insanımıza o kadar iyi hizmet verebilir. Genç meslektaşlarımızdan çok umutluyum... Ayrıca yurtdışındaki bazı zor vakalarda eğitim amaçlı ameliyatlar da yapıyoruz.
n Ameliyatlara nasıl hazırlanıyorsunuz?
Her sabah 06:00’da kalkıyorum. 07:00’de tüm ekip burada hazır oluyor. Toplamda 40 kişilik bir ekibiz. Bir gün önce ameliyat ettiğimiz vakaları değerlendiriyoruz. Ardından ameliyat edeceğimiz vakalara geçiyoruz. Nörolojik, radyolojik açılardan hastayı tekrar değerlendiriyoruz. Hastanın ailesiyle ve anestezi grubuyla konuşuyoruz. Bu ameliyattan ne beklediğimizi, riskleri anlatıyoruz. Akşam 19.00’dan sonra gece 22:30 ila 23:00’e kadar hasta muayene ediyorum. 23:30-24:00 arası evde oluyorum. Ayrıca Pazar öğleden sonra bütün ekip mutlaka hastanede buluşur, yurtiçi ve yurtdışı konuşmalarımızı göndereceğimiz yayınların yazılarını hazırlarız. Yazılarımız da büyük ilgi görüyor. Ülkemizin de tanıtımı oluyor. Yurtdışından bize çalışmak için gelen doktorların hepsi yayınlanan bütün yazılarımızı okumuş, etkilenmiş ve hazır olarak geliyorlar.
EN ZOR LEFTER’İ AMELİYAT ETTİM
n Zorlandığınız ameliyatlar oluyor mu?
Yakın olduğum hastalar özellikle de 65 yaşın üstü, yaşlı hastaysa manevi olarak zorlanıyorum. Anneannemin kalça kırığı ameliyatından önce zorlanmıştım.
n Özel olarak sizi çok etkileyen bir hastanız oldu mu?
Fenerbahçeli Lefter’in ameliyat süreci beni çok zorlamış ve kendimi baskı altında hissetmiştim. Ben koyu Fenerbahçeli’yim. Lefter, hayatım boyunca hayranı olduğum bir futbolcuydu. Düşünün; hayatını bacaklarıyla kazanmış, yıllarca oynadığı futbolla göz doldurmuş bir kişi neredeyse yürüyemeyecek bir hale gelmişti. Kalbiyle ilgili yapılan tetkikler de çok iyi mesajlar vermiyordu. Ya ameliyat çok olumsuz geçecekti ya da Lefter ameliyattan sonra yürüyüp gidecekti. Bunu Fenerbahçe Kulübü’yle, Başkan Aziz Yıldırım ile ve ailesiyle paylaştım. Çünkü karşınızda efsane biri var. 12 saatlik zorlu bir ameliyat oldu ama çok başarılı geçti. Şimdi yürümesiyle ilgili hiçbir olumsuzluk yaşamıyor.
HINCAL ULUÇ ÇOK BİLİNÇLİ BİR HASTA
n Fenerbahçeliyim dediniz ama yakında Galatasaraylı bir hastanız olacak; önümüzdeki hafta Hıncal Uluç’u ameliyat edeceksiniz. Yazılarından takip ettik, evden çıkamaz hale getiren ağrıları olmuş. Bu tarz dayanılmaz ağrılar birdenbire de ortaya çıkabilir mi, yoksa belli bir zamanda yavaş yavaş mı artar?
Hıncal Bey’in çok ciddi bir boyun fıtığı var. Daha önce gittiği arkadaşlarda teşhisle ilgili bir sıkıntı yaşamış. Maalesef de çok ağrılı bir süreç geçirmiş. Düşünün; 10-15 gün içinde Hıncal Bey’i çok yıpratmış bu ağrılar. Yaşam enerjisinin azaldığını hissettim. Birkaç problemini hallettik, ağrılarını kontrol ettik. Şu anda beklediğimiz, genel sağlığıyla ilgili vücudunun biraz düzene girmesi. Aksilik olmazsa, önümüzdeki günlerde ameliyatını yapacağız. Hıncal Bey hayatta gördüğüm en akıllı ve en kültürlü bir-iki insandan biridir. Onunla görüştüğümde çok bilinçli, kültür birikimi çok yüksek bir insanla konuştuğumu hissettim. Sosyal yönü çok yüksek, mesleki yönü tartışılmayacak bir insan. Sadece Hıncal Bey’e yapmamız gereken her şeyi vermeye çalışıyoruz. Hep şu düşüncedeyim: Bu ülkeye çok hizmet eden insan, hangi branşta olursa olsun, o hizmetin karşılığını en iyi şekilde almalı.
Kaynak : Akşam
Yazıyı ekleyen : GENÇ SAHNE EDİTÖR
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol